DoÄŸru Nedir?

Yazılım, aslında ikilik tabandaki matematiktir.  Matematik, radikal ve sarsılmaz bir mantıksal disipline dayanır. Doğruları ve yanlışları kesin ve net olan bir dünyadan ve gerçeklikten bahsediyorum.  Acaba günlük hayatımızda da her şey bu kadar kesin ve net olabilseydi nasıl bir hayatımız olurdu? Her zaman mutlu olabilir miydik? Ve acaba birbirimizi anlama konusunda bu kadar zalim olabilir miydik? Sebep ve sonuçlar kalabalığında boğulup yolumuzu kaybettiğimiz hiç olur muydu? Hayat hem bu kadar güzel, hem de bu kadar kötü olabilir miydi?

EÄŸer her ÅŸeyi bir mantıkla açıklayabilirsek, hayatı kocaman bir denklem olarak tanımlarsak, bu denklemi çözdüğümüzde mutlu olabilir miyiz?  Halbu ki beni mutlu ve mutsuz eden ÅŸey, sanki içime daha önceden yerleÅŸtirilmiÅŸ bir program…  İçimdeki kendime üzülen, kendim için her zaman daha iyisini ve daha fazlasını isteyen bir benlik, beni sürekli mutlu ya da mutsuz ediyor. KurduÄŸum tüm mantık altyapısı, hayata dair kurduÄŸum tüm denklemlerin varsayımları; içimdeki benliÄŸe göre ÅŸekilleniyor. Aslında hiç bir anlamı yokken, hayattaki her ÅŸey ve her iyi ve kötü, içimdeki o küçük çekirdek program tarafından anlamlandırılıyor. Unix iÅŸletim sistemlerindeki kernel gibi. O programa direk olarak eriÅŸemiyorum. Farklı katmanlardayız sanki. Belli portlardan bana gönderdiÄŸi verilerle döndürüyorum kendi küçük dünyamı. İçimdeki o çekirdek program, nasıl görürse öyle görüyorum. O, nasıl mantık kurmak isterse, öyle mantık kuruyorum.  Bu durumda mantıktan söz ettiÄŸimde, bir referans gerekiyor.  Böyle olduÄŸu için tek gerçek ÅŸey, şüphe oluyor.

Programını yazdığım cihaz, ben mutsuzken gözüme benden daha mutluymuÅŸ gibi görünüyor sanki.  Çünkü içerisine yerleÅŸtirdiÄŸim program, saf matematikten ibaret. Sadece mantıktan oluÅŸan, doÄŸru ve yanlışları net olan bir program.  Ne yaptığının bir anlamı yok. Yaptığı ÅŸeyin sadece benim  için bir anlamı var.  KeÅŸke onun gibi olabilseydim diyorum bazen. Yanlış ve doÄŸru onun için tamamen açık ve net. Bilmesi ve bilmemesinin hiç bir önemi de yok. Oysa ben ne kadar bilirsem bileyim her zaman ama her zaman, bilmediÄŸim ÅŸeyler olacak. Kendi küçük dünyamda; sebep ve sonuçların kalabalığında, doÄŸru ve yanlışların arasında kaybolmaya mahkum olacağım…

Antik çağlarda yaşayan filozoflar hayattaki gerçek doğruyu nasıl bulabileceklerine dair yönetemler geliştirmeye çalışmışlar. Doğru ve yanlış nedir?  Bu doğru ve yanlışlar evrensel midir? Yoksa tüm doğrular herkese göre farklı mıdır? Doğru nasıl bulunabilir? Aristotales bunlar hakkında geliştirdiği yöntemlere araç ismini vermiş. Aslında bilimin bu aşamaya gelmesinde çok büyük bir önemi vardır.  Teknolojik gelişmelerin baş döndürdüğü bir zamanda tabi ki kurduğumuz mantık ve inanmak istediğimiz şey, geçmişteki bu insanların daha az zeki oldukları, doğru ve yanlış konusunda daha az doğru oldukları ve daha az bildikleri. Halbu ki, Şu anki bilgisayar biliminin, dijital dizayn prensiplerinin, programlamanın  hatta matematiğin temelinde antik çağdaki filozofların bu eserleri ve düşünceleri vardır.

Çok iyi matematik bilmek, çok iyi program yazmak ve çok iyi mantık yürütebilmek,  sadece sebep ve sonuçları daha iyi kesinleÅŸtirmekten ibaret.  Sebep ve sonuçları görmenin tek faydası, bu sebep ve sonuçları nasıl faydalı olarak kullanabileceÄŸimizi bilebilmektir. Bu ikisi arasında olan ÅŸey hakkında hiç bir mantıksal öneri sunmuyor bana tüm bunlar. Sebep ve sonucun neden var olduÄŸu konusunda insan sadece inanıyor ve anlamlandırıyor. Bu durumda, hayata yaÅŸarken düşünce denizinde kaybolduÄŸumuzda, matematiÄŸin ve salt mantığın bir faydası kalmıyor. Oradan çıkmanın tek yolu, inanmaktan ibaret. Kötüye de inanabilirsiniz. Ä°yiye de inanabilirsiniz. Allah’ın varlığına da inanabilirsiniz. Aynı ÅŸekilde yokluÄŸuna da.  Bir ÅŸeye inanmak kötü bir ÅŸey deÄŸildir aslında. Ä°nanmak, benliÄŸin en temel gıdasıdır. Åžu anda trend, inanmanın çok sakıncalı olduÄŸu yönünde olsa da insan inanmadan yaÅŸayamaz. Ayırt edilmesi gereken tek ÅŸey, düşünmeden inanmak ya da düşünerek inanmak arasındaki farktır.

 

Yusuf

Yusuf

Bir Mühendis.

Önerilen makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Translate »