Gösteriş ve Propaganda

Bu konuda yazıp yazmamayı çok düşündüm. Ancak en sonunda bir müslüman olarak yazmam gerektiği kanaatine vardım. Bu yazımı, peygamber efendimizin bir abide gibi mütevazi hayatı bir köşede ve Kur-anı Kerim’in bir çelenk gibi öğütleri diğer köşede dururken orta çağdan kalma bir tarihi eserin cami yapılmasını bayram ve İslamın yükselişi edasıyla kutlayıp siyasi propagandaya alet olan saf müslüman kardeşlerime atfedeceğim. Aslında buraya Kur-an Kerim’in tüm ayetlerini yazıp altına da “İşte Görüyorsunuz. Anlatmaya gerek yok.” yazasım geliyor. Fakat okumayacağınıza eminim. Bu yüzden konunun en spesifik kısmını alıp kısa kesmem gerekiyor.

İslam’ın insanlığa getirmiş olduğu tek bir siyasi düşünce ve ideal vardır. O ise, iyilik yapmak, kötü işlerden, kötülükten uzak durmak ve insanları bu yola davet etmektir. Diğer bir değişle insanları hak olan Allah’ın yoluna davet etmektir. Bu davet ise, gösteriş ve korku salmak ya da şan ve şöhretle kesinlikle olmaz. Çünkü, inanmak gönülle yapılır. Bu yüzden müslüman, gönül yapan, gönül kazanan insan olmalıdır.  İslam, hayata geçirilmesi gereken bir düsturdur ve öğütler topluluğudur. İnsana en güzel şekilde nasıl yaşanır bunu anlatan, mutlak doğru ve yanlışın ne olduğunu gösteren bir “her şeydir”. Evet bu yüzden İslam, her şeydir ve tüm yaşamı kapsar.  İslam düsturu, şekilden, şaşadan ve gösterişten ibaret bir yaşam tarzını ve yaşayışı asla kabul etmez. Tam tersi mütevazi bir hayatı, iyilik ve saygı dolu bir yaşam biçimini tasvip eder.  Kur-anı Kerim’i okuduğunuzda bunu tüm ayetlerinde görebilirsiniz.

Yani şunu demek istiyorum, bir tarihi eserin, bir anıtın ya da bir yapının cami olması İslamda hiç bir karşılığı olmayan, boş bir şeydir.  Siz Ayasofyayı Cami yaptınız diye insanlar akın akın Müslüman olmazlar, dünyadaki tüm kötülükler, zulümler dinmez. Fakat, eğer biz müslümanlar olarak belki mütavaziliği, kötülüğe karşı iyilikle cevap verebilmeyi ve Kur-anı Kerimin yolunu seçip kulağımıza onun düsturunu küpe yaparsak o zaman belki en kötü insanların dahi kalbi yumuşar ve gerçekten İslamı onlar da benimser.  O zaman hepimiz kazanmış, mutlu ve mesut olmuş oluruz.  Hem Allah’ın ve peygamber efendimizin öğütlerini tutma yolunda kazanmış, hem dünyada gerçek mutluluğa sahip olma yolunda kazanmış hem de doğruluk yolunda kazanmış oluruz.

Bir tarihi eserin Cami olmasını vur patlasın çal oynasın kutlamak ve nisbet yapar gibi herkese duyurmaya çalışmak, bu eylemi başka toplumları veya başka coğrafyada yaşayan insanlara karşı tenkit meselesi haline getirmek; İslamda birlik olma bilinci değildir.  Sadece siyasi bir propagandadır. Ve bu eylemleri herhangi bir şekilde yaptığınızda sizi de sadece bu propagandaya alet eder. Burada kazanan kimse yoktur. Kazandığını zanneden zavallı kimseler vardır sadece. İslamı siyasete alet eden siyasi kimliğe sahip zavallı insanlardır bunlar. İslamda birlik olma bilinci nedir size söyleyeyim. “Komşusu açken tok yatmamaktır”,  “İyilik ve Allah’ın yasaklarından sakınmak üzerinde yardımlaşmak, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmamaktır.” (MAİDE SURESİ – 2. AYET),  “Bir birini sevmekte ve birbirine merhamet etmekte bir vücudun uzuvları gibi olmaktır.” Birlik olmak, bir yere toplanıp namaz kılmak değildir. Ya da anıt gibi camiler yaparak, bu kadar ihtiyaç sahibi varken oralarda yine bu camiler için para toplamak, lüks avizeler altında ve sıcak kilimler üzerinde beraber secde etmek değildir.  Sayacağım çok daha fazla şey olsa da sadece Allah bizi affetsin demek geliyor içimden.

İslam şaşadan ve gösterişten çok uzak, mütevazi bir hayat emreder. Bunu hem Kur-anı Kerim’in ayetlerinden hem de peygamber efendimizin mütevazi hayatını okuyarak çok net bir şekilde görebilirsiniz.  Bunun dışında yaşamak, İslam’ı anlamamak ve benimsememekten kaynaklanıyor. Devletlerin siyasi çıkarlarının çok önünde ve üzerindedir İslam anlayışı. Bu yüzden hiç bir devlet politikasının İslam anlayışını karalayıcı ve perdeleyici davranış veya siyasi eylemini desteklememek gerekiyor. İslami söylem gibi görünen hiç bir siyasi söyleme de kanmamak gerekiyor.

Devletlerin bir siyasi anlayışı veya siyasi politikası olabilir. Hatta bir grup düşünceye sahip insan başka bir grup düşünceye sahip insanın düşüncelerini benimsemeye de bilir. Fakat İslam anlayışı bunun çok üzerindedir. Hiç bir grup kendi düşüncelerini veya siyasi söylemlerini İslam anlayışına mal etmemelidir. Aksi durumda İslamın yüce davasına haksızlık ve hıyanet etmiş olur.

Bu yazıyı yazmamdaki tek amacım belki yaptığı yanlışın farkında olmayan kardeşlerimin dikkatini çekmek belki İslam hakkında kötü düşünmeye başlayan insanların kötü düşüncelerini bir nebze olsun gidermekti. Umarım faydalı olur. Son olarak şu ayetleri buraya yazmak istiyorum. Kuran anlam olarak bir bütündür ve ayet ayet alıntı yapmak doğru değildir ancak söylediklerimi açıklamak için üzerine hiç bir şey söylemeksizin paylaşıyorum.

(Onlara; “Yeryüzünde fitne fesat çıkarmayın” dendiği zaman, “Biz ancak ıslah edicileriz” derler.) [Bekara 11]

“Sen af ve kolaylık yolunu tut; iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” (A’râf sûresi, 199)

(Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.) [Maide 64]

“De ki: Hak Rabbinizdendir. Artık dileyen inansın, dileyen inkâr etsin.” (Kehf sûresi, 29)

“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” (Hucurat Suresi 13. Ayet)

“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. ” Nahl 90.

“Böyle gösteriş olsun diye her yüksek yere anıt gibi binalar dikip duracak mısınız? Kendiniz için de dünyada kalacakmış gibi sağlam köşkler, kaleler mi inşa edeceksiniz? Artık Allahtan korkun. Ona karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar bahşeden Allah’a karşı gelmekten sakının.” Şuara 128-134

“Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar. ﴾107﴿ Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit, içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz onları sever. ﴾108﴿ Binâsını takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) ve onun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez. ﴾109﴿ Kurmuş oldukları binaları, (ölüp de) kalpleri paramparça olmadıkça yüreklerinde sürekli bir kuşku olarak kalmaya devam edecektir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾110﴿ ” “Tevbe Suresi”

(Fitneciler saldırdığı zaman, “Beni öldürmek için sen bana elini uzatırsan da, seni öldürmek için ben sana elimi uzatmam” diyen Âdem’in oğlu [Habil] gibi ol!) [Ebu Davud, Tirmizi]

 

 

Yusuf

Yusuf

Bir Mühendis.

Önerilen makaleler

8 Yorum

  1. Avatar

    en sonunda “mantıklı düşünebilen birileri de varmış” dedim.

  2. Avatar

    Yusuf hocam,
    Ayasofya camii iken 1934’de müzeye çevrilmiş.
    Şimdi sizin mahallenizdeki camiyi düşünün,enazından bayram namazı ve Cuma namazı kılarsın,
    birgün gidiyorsun,kapıda jandarma,Kardeşim burda namaz kılınmaz,Kanun çıktı,burası müze
    oldu mu?

    Peygamber efendimizin duasına mazhar olmuş Fatih Sultan Mehmet,Acaba Kiliseyi neden Camii yaptı?Gösteriş için mi
    bence kültürel miraslarımıza sahip çıkmalıyız,ben Fatih’den daha iyi bir müslüman değilim,
    Anadolu topraklarında bizden önce bizanslılar yaşamıştı,o zaman torunları yunanlılara toprakları verelim,biz çorak yopraklara geri dönelim.
    ama bizans’dan önce’de başka milletler vardı,Dünya toprakları kimsenin tapulu malı değil,
    Yani biz müslümanların deyimiyle mülk AllaH’ındır.

    1. admin

      Merhaba,

      Öncelikle konunun temasını belirtmeliyim. Konunun teması aslında Ayasofyanın Cami ya da Müze olması değil. İslam anlayışı ile bağdaştırılması ve propagandaya alet edilmesidir. Ayasofyanın Cami yapılmasını bir kesim insan sevinçle bir kesim insan üzüntüyle karşılayabilir. Fakat Ayasofyayı cami yapmak İslami bir görev ya da sorumluluk değildir. Belki, gelenek göreneklerinizle ya da başka siyasi sebeplerle ilgilidir. Osmanlı Devletinin icratlarının tamamını da İslamla bağdaştırmamak gerekir. Çünkü İslam bir dindir. Osmanlı ise bir devlet. İkisi çok farklı kategoridedir. Osmanlının yöneticileri müslüman diye İslam anlayışına ters şeyler yapmayacak anlamı oluşmuyor. (Bu arada ben de bir Fatih sultan mehmet hayranı ve Osmanlı anlayışını seven birisiyim) Hiç bir insan hatasız olamaz peygamberler dışında. Problem, siyasi, politik veya devlet meselelerini İslamın meselesiymiş gibi empoze etmeye çalışmakda başlıyor. Bu anlayış, dünya insanlarını İslama karşı soğutuyor ve İslamın emanetlerini hıyanet ediyor. Tıpkı İran’ın yaptığı gibi sözde müslümanlık sadece siyasi emellere hizmet eden bir meta gibi kullanılıyor. Ne kadar yazık ve bunu yapanlar ne kadar zalim insanlar… Benim görüşüm Ayasofyanın Müze olarak kalmaya devam etmesinin daha mantıklı bir davranış olacağı yönündeydi. Sebebini ise siyasi ve politik bir çok sebebe bağlayabilirim. Fakat bu sebebi götürüp İslamla bağdaştırmaya çalışırsam o zaman çok büyük bir yanlış yapmış olurum. Çünkü İslamın meselesi toprak kazanmak, binaları cami ya da müze yapmak değildir. Bu yüzden devletlerle İslam anlayışını bağdaştırmak yanlıştır. İslamda asıl mesele yazıda da belirttiğim üzere Gönül yapmak, insanları Allahın yoluna davet etmek ve Allah’ın yolunda dosdoğru gitmekdir. Diyeceksiniz ki o zaman bize saldırıldığında biz de saldırmayalım mı? Bunun cevabını yine 4 halife dönemini, peygamber efendimizin icraatlarını ve kuranı okuyarak bulabilirsiniz. Peygamberimizden ve Dört halife döneminden sonraki hiç bir devlet anlayışı İslamla bağdaştırılmamalıdır. Çünkü 4 halife döneminde devlet bir hanedana ya da bir topluma ait bir devlet anlayışı benimsememişti. Bu yüzden seçim ve oy birliği söz konusuydu. Fakat Hz Muaviye ile beraber devlet mutlakiyete ve bir hanedan yapısına bürünmüştür. Bu ise devlet meselelerinin İslam anlayışından saptığını ve farklılaştığı anlamına geliyor. Yani Hz Muviye İslamda devlet anlayışı noktasında bir dönüm noktasıydı. Zaten Hz Muaviyenin oğlu Yezid, peygamber efendimizin torunlarının katili ve İslamın en büyük düşmanlarından birisidir. Halbuki yezid çok iyi bir hafızdı ve çok iyi kuran okurdu.

  3. Avatar

    Mescid’i aksanın isranın eline geçmesi sizi üzmez mi yada
    isranın elinden tekrar bizim elimize geçmesi sizi sevindirmez mi

    mescidi aksa elimizden alınınca,dünya insanları hiç ses etmedi,

    Şükür ki Ka’be yi AllaH’ü Teala koruyor, yoksa durmazlar,
    Kabe,taştan bir yapıdır, ama müslümanlar için manevi değeri vardır,Yoksa AllaH’ü Teala fil ordusunu gönderir miydi
    Mescidi aksa ve ayasofya’da birer taştan yapılardır,peki isra neden bu yapıyı sahip olmak istiyor.
    Aynı şey Türkiye için geçerli,isra için mescidi aksaya sahip olmak ne ise Türkiye içinde Ayasofya odur,
    güçlü bir islam devleti gelir,ve isranın elinden mescidi aksayı alabilir,
    Mescidi Aksa,bizim ilk kıblemiz,bizim için anlamı var,

    1. Avatar

      Düzeltme: ”fil ordusu” yerine” kuşlardan ordu” ibaresi gelecek.
      fil suresinde geçer,ebabil kuşları olsa gerek…

    2. admin

      Mescidi Aksa ve Kabe kutsal yerlerdir. Bu yerler Kuranda geçiyor çünkü. Ve peygamberlerin mirasıdır. Bu mekanları yapanlar da peygamberlerdir. Ve Allah kitabında bu mekanlardan bahsediyor. Eger bu kutsal mekanlarda muslumanların ibadetine izin verilmiyorsa tabiki üzülürüm. Çünkü oraların sahibi zaten muslumanlardir. Fakat bu kutsal mekanların hangi devletin elinde olduğu önemli değildir. Orada müslümanlar ibadet edebiliyor mu önemli olan budur. Fakat dediğim gibi buralar kutsal mekanlardır. Ayasofya ile kıyaslanamaz. Ayasofya ilk olarak klise olarak yapılmış bir yapıt.Ve hristyan inanışına gore kutsal kabul ediliyor. İslama gore kutsal bir değeri yok. Siz orayı cami yaptığınızda sadece hristiyan inanışına nisbet yapmış oluyorsunuz. Bunun İslam anlayısiyla bir alakası yok. Aslında bana sorarsanız ben hoşgörüden yanayım ve bana hristyanlar icin kutsal bir mekanin cami yapilmasi hos bir davranis gelmiyor. Hristyanlarda gelip orada ibadet etmek istediginde onlara izin verilmeli. Fakat Kabe, biz muslumanlar icin kutsal bir mekan oldugu icin zaten onu koruyan da Allahtır. Bu islamın kutsal mekanlarıyla başka yapıtlar kıyaslanamaz.

  4. Avatar

    Yusuf hocam ,
    Belkide haklisiniz, en doğrusunu ALLAH bilir ,
    Şunu hatırlatmalıyım ki , Fatih Sultan Mehmet Han ‘ın Hocası evliya idi , Hocasının onayını almadan bu işi yapmaz, zaten kendisinin de evliya olduğu söylenir, evliyalar ise Birşekilde resulullah ile irtibatları var, birde olayı bu pencereden değerlendirin derim

    1. admin

      Evet doğrusunu muhakkak Allah bilir. Fatih sultan mehmet ve o dönemde gerçekleşen olaylar incelendiğinde Fatih Sultan Mehmet’in bu davranışı o zamana göre abes bir davranış değildi. Çünkü tüm dünya monarşi ile yönetiliyordu ve o dönemki insanların yönetim anlayışları o şekildeydi. Ortaçağdan bahsediyoruz. Fakat şimdi insanların hayata karşı bakış açıları ve anlayışları çok değişti. Bu yüzden böyle bir davranış artık normal bir davranış değil. Bu olay ortaçağda normal olsa bile yine de İslam ile bu olayları direk bağdaştırmak yanlıştır. Çünkü devlet adamları her ne kadar iyi bir müslüman olsalar da onları devlet adamı ve icraatlarını da devlet yönetimi kategorisinde değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Çünkü devlet yönetimi çok kaygan bir zemindir. Doğru ve yanlışları anında kaybedebilir insan. Hz Hanifi ve Hz Şafi’yi hatırmak gerekir. Sırf o dönemki devlet adamlarının yaptıklarına yanlış dedikleri için sürülmüş, zindanda kırbaçlanarak öldürülmüştür bu büyük İslam alimleri . Ve bunu yapanlar da dönemim halifeleriydi ve göya İslam alimi, büyük devlet adamlarıydı. Benzer örnekler Osmanlı dahil tüm müslüman devletlerde de olmuştur. Bu yüzden her canlıya merhametli olmak, hiç bir insana karşı acımasız olmamak gerekir. Her zaman hoşgörü ve empati yanlısı olmak gerekir. Bazı insanları kızdıracak, bazılarının duygularını okşayacak ya da insanlar arasında fitneye sebep olacak davranışlardan uzak durmak gerekir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Translate »