Çok tuhaf değil mi? Bir filmi izlerken , bir kitabı okurken veya bir hikayeyi dinlerken her zaman ezilenin yanında ve zorbanın karşısında oluruz. Fakat çok benzer olaylar bizim gerçekliğimizde tahakkuk ettiğinde bazen zorba olan, bazen sessiz kalan, bazen de zorbanın yanında olan yine biz oluruz. Fakat çoğunlukla bunun farkında bile olmayız.
Çünkü bizim dünyamız, spekülasyonlarla ve manipülasyonlarla dolu. Kendi dünyamızı , filmlerdeki veya kitaplardaki gibi işlenmiş ve damıtılmış malumatlar halinde tek bir gözden görmüyoruz. Bu dünyada anlamak için daha fazla kişisel çaba gerekiyor. Öncelikle acıları anlayabilmek gerekiyor. Anlayabilmek ki, insan kalabilmek demektir; anlayabilmek için de yaşamak ve tecrübe etmek gerekiyor. Mantık labirentlerinde kaybolmak ve o acizliği tepeden tırnağa hissedebilmek gerekiyor. Fakat çoğunlukla kafa karışıklığını sevmiyoruz. O labirenlerde kaybolmak, düşüncelerle boğuşmaktansa hayatın bize haz veren taraflarıyla ilgilenmek her zaman bize daha çekici ve lüzumlu geliyor. Acıyı anlamak, bizi öfkelendiriyor. Çaresizliği hissetmek, bize anlamsız geliyor. Bu yüzden mazlumun gözyaşlarını göremiyoruz. Kim zorba, kim ezilen ayırt edemiyoruz… Her şeye rağmen yalnızlıktan kaçarak , mutluluğu kovalayarak, sadece bir biyolojik canlı olarak hayatımızı devam ettirmek bize daha kolay geliyor.
Yaşıyoruz, anlayamadan. Düşünüyoruz, derinleşmeden. Bakıyoruz, görmeden. Oysa sadece yaşamanın hiçbir kutsal ve yüce tarafı yoktur. Kutsal olan, adil yaşamaktır. Adil yaşamak için de bilmek, anlamak ve derinleşmek gerekir. Ne olursa olsun, hiçbir yararı olmayacağını bile bile insan kalabilmek için çabalamak gerekir. Fakat, sanırım dünyada insan kalabilen az kişi var. Diğerlerimiz, sadece sürülerden ibaret. En büyük buhranımız, hayatlarımız ki sadece tüketmek ve sömürmek üzerine kurulu. Eğer böyle olmasaydı, sanırım gözümüzün öndünde binlerce çocuk, kadın ve yaşlı insan aylarca açlığa mahkum edilip öldürülmezdi.
Gazze’de yaşanan bu soykırım ilk değildi ve sanırım son da olmayacak. Tarihler değişir, taraflar değişir, nedenler değişir, bu gün mazlumun yanında görünen, yarın zorbanın tarafını bile tutar. Fakat hiç bir zaman acılar ve gözyaşları değişmez. Bunca yıldır değişmeyen acıları halen anlayamıyor ve onlara karşılık söylenen her farklı söz, kafamızı karıştırıyorsa okuduğumuz kitapları ve izlediğimiz filmleri bırakıp önce bir kendi hayatımızı sorgulamamız gerekir diye düşünüyorum. Dedim ya ne olursa olsun, hiçbir yararı olmayacağını bile bile insan kalabilmek için çabalamıyorsak, insan kalamıyoruz demektir.