Diamond Temaya Yakalama Kararı

İfade özgürlüğü kavramı yüzyıllardır bu coğrafyada yok. Aslında bu bir alışkanlık haline gelmiş ve artık toplumun en uç noktalarına kadar nüfuz etmiş. Bu yüzden ben dahil olmak üzere çoğumuz yetişkin yaşlara kadar kendimizi nasıl ifade edeceğimizi öğrenemeden büyüdük. Örneğin ben, kendi durumumun farkına vardığımda 28 yaşındaydım. Fikirlerimizi bir topluluğun içinde nasıl ifade edeceğimizi bilemediğimiz için çoğunlukla saygıyı, fikrimizi beyan etmemekle; tartışmayı, kavga etmekle; hoş görüyü, bize biçilmiş yaşama şekline boyun eymekle karıştırıyoruz. Kendi fikirlerimizi düzgün bir şekilde dile getirememek, bizi sadece daha öfkeli yapıyor. Öfkeleniyoruz ama kime ve tam olarak ne için öfkelendiğimizi de bilmiyoruz. Öfkemiz, farklılıklara olan toleransımızı yok ediyor. Eğer kendimizi ifade edemiyorsak, o halde bizden başka kimse de etmesin istiyoruz. Bu ise fikri gelişimimizi sonlandırıyor.

Tabi ki bu anlattıklarım , konunun toplumsal boyutu. Aslında toplumu yüzyıllar boyunca düzeni ve huzuru sağlama argümanlarıyla bu kalıba girmeye zorlayan otoritelerdir. Peki bu gün gerçekten huzurlu muyuz?  Böyle bir düzen, adil midir? Yaşayıp öleceğimiz şu küçücük hayatımızda barındınacağımız bir karış toprağımız bile yokken susup oturarak mutlu bir hayat mı sürüyoruz ? Bu soruların cevaplarını kendilerine karşı dürüst olabilen insanlara bırakıyorum. Fakat, şunu söyleyebilirim ki otoritenin her zaman söz sahibi olduğu, bireyin ise onun karşısında hiç bir söz hakkı olmadığı bir yerde adalet asla mümkün olamaz. Eğer adaletten söz edemiyorsak eğitimden ve ilerlemeden de söz edemeyiz.  Dahası, demokrasiden söz edemeyiz ki, demokrasiyi meşru kılan ifade özgürlüğü, hak ve adalet arayışıdır. Adaletin ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir düzen, sadece anarşi üretir. Anarşik bir düzende ise devlet ve mafya arasında hiç bir fark yoktur.

Bunlardan bahsediyorum, çünkü yukarıda çizdiğim resmin somut bir örneğini göstereceğim.  Belki biliyorsunuz, sosyal medyada Dimond lakabı kullanan bir arkadaş kendince bir yerlerden edinmiş olduğu fikirleri beyan ediyor ve ardından hakkında yakalama kararı çıkarılıyor. Arkadaşın amacı belki, algı oluşturmaktı. Belki, takipçi kazanmaktı. Belki de maddi bir çıkarı vardı, kim bilir… Fakat ne sebeple olursa olsun görünür amacı fikirini beyan etmekti. Ben bir müslümanım ve kendi çapında dindar bir şekilde yaşamaya çalışan biriyim. Bu arkadaşın çoğu fikrine katılmamakla birlikte onları çürüten pek çok karşıt argümanım var.  Fakat hepsine reğmen bir kişinin sadece fikrini beyan ettiğinden ötürü hakkında çıkarılan bu karar beni oldukça üzmüştür. Çünkü bu olay, sadece bir kişinin hakkında çıkarılmış basit bir yakalama kararı değil, ülkemizdeki ifade özgürlüğünün ve adaletin vahametinin ne boyutlarda olduğunu olduğunun bir resmidir.

Bu resim ilk resim değildi elbette. Bu arkadaşa kadar nice insanı sadece fikrini belirttiği için linç edip, süründürdüler saymakla bitmez. Hatta beni, o zamanlar sesin çıkmadı ve şimdi konuşuyorsun diye de itham edebilirsiniz. Hepsine kabulüm. Çünkü bazen ben de umutsuzluğa düşüp sadece susmayı tercih ediyorum.  Fakat her resim, insana vahameti tekrar hatırlatıyor işte. Bu toplumun acılarını, sefil bırakılmışlığını tekrar hatırlatıyor. Fikirlerine bu kadar zıt olduğum bir insanı savunmak acıtıyor. Lakin bu adaletsizlik daha çok acıtıyor. Ve bu üzücü tablo karşısında sadece doğruları haykırmak istiyorum.

Önerilen makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Translate »