Ağlamak bile zor artık. Eskisi gibi değil. Çünkü artık eskisi gibi masum hissedemiyorum. Özgür olmanın bedelini, masumiyetimi kaybetmekle ve anlamakla ödedim sanırım. Ağlamak, masumlara yaraşır. Ben ise artık ne masumum ne de sevgiyle teselli bulabilen biri. Sanırım insan, sevilmeden sevmeyi de bilemiyor. Yalnız bir insandan gözyaşlarını aldığınızda geriye sadece kahır kalır. Galiba o kişi benim. Zaman, bir pervane ve ruhum, o pervaneye kapılmış bir divane. Döne döne dağılıyorum, parçalanıyorum. Fakat, bir türlü ağlayamıyorum.
Neredeyse herkesi affettim. Peki , affedilecek miyim? Sanki, kendimden habersiz o kadar kirli oyunlar oynamışım ki ruhuma yapışmış bu kirleri, kim, nasıl çıkarır bilemiyorum. Yine de , sadece bu konuda halen ümidim var. Yüce merhamete sığınıyorum. Ümidim var; fakat, her yere dağılmış parçalarımı toplayıp kendime gelebilmek için bir güç bulamıyorum. Halen dünyadaki bir çok şey ilgimi çekmiyor. Halen, hiç bir dünyalık amaca hiç bir çabanın değeceğini düşünmüyorum. Zaruretten yaşıyor gibiyim hep. Sevgiden ve muhabbetten uzak, kaf dağının tepesinde yalnız başıma yaşayıp gidiyorum öylece. Ne kadar denediysem de inemedim o kaf dağından. Defalarca atladım o dik yamaçlardan, ama her seferinde yaralandığımla kaldım. Bu sevgiden uzak olma hissi, sanki ruhumu ufak ufak didikleyen bir kurtçuk gibi. Sanki her gün, biraz daha azalıyor, biraz daha uzaklaşıyorum her şeyden. Sanki, tedavisi mümkün olmayan bir hastalık gibi.
Hani bazen, insan can havliyle bu değersiz ömrünü kutsal şeylere feda etmek istiyor. Oysa bir şeyleri feda edebilmek, basiret işidir. O kahrolası basiretsizlik… Kurtulamıyorum pençesinden. Nereye gitsem, ne yapsam, her şeyden, herkesten fersah fersah uzaktayım. Ne elim uzanabiliyor , ne sesim ulaşabiliyor. Ancak kendi hayalimde basiretli ve becerikli olabiliyor, kaf dağını aşıp sevgi ve muhabbete erişebiliyorum. Bu yüzden galiba yapabildiğim en iyi şey, hayal kurmak. Ve tabi, tembellik. Sık sık, bir işim olduğuna ve karnımın duyduğuna çok şaşırıyorum. Allah’ın bir hikmeti ve bereketi işte. Her şeyi o verdi. Ama ben, tehlikeli oyunlar oynayıp hepsini kirlettim. Bir çocuk olsam ağlayıp yenisini isterdim. Ama buna ağlamanın bir çeşit riyakarlık olduğunu anlayabilecek kadar büyüdüm sanırım.