Notlar

29/02/2024

Ruhun Çöküntüsü

Ruhun çöküntüsü deselerdi, hiç düşünmeden, utanç yitimi, derdim. Bundan sonrası artık kolay. Acımasızlığı bir erdem olarak yaşamaya başlıyorsunuz. Sizi insanların hizasında tutacak değer duygusunu ellerinizle kalbinizden söküp attığınız için sizden başka kimse kalmıyor dünyada. Kalsa da sadece bir küçümseme hazzı, bir can sıkıntısı olarak var insanlar hayatınızda. Üzüntünüzü yitirdiniz. Gözyaşınız yok. Alın çizgileriniz kapandı. Sessizliğin güzelliğini, o ince saygısını büyüdüğünüz evlerde unuttunuz. Merhamet duygunuzu, en zayıf insanın eşiklerine gömüp gittiniz. Acı yok artık sizin için. Yüksek sesten bir dünya içinde bir yeni zaman yalnızlığısınız ki bunu görecek kirpiğiniz kaşınız da kalmadı. Küçük kafalı bir büyüklüğün şiddet sarmalı içinden konuşuyorsunuz, konuşuyorsunuz. Yalan söylüyorsunuz diyeceğim ama durumunuzu tam karşılamayacak. Yalan söyleyen insan, çok eski bir mahcubiyet duygusuyla arada bir ürperir, kızarır. Hiç olmazsa şaşırma kaygısı duyar. Böyle bir kaygıyı ana rahminize çoktan gömdünüz. Yalan, ruhunuz artık. Kutsalınız. Yeni zaman tanrınız. İnsanları küçümsemenin en kibirli, en korkak yolu. Ama ne tuhaf, siz bundan zevk alıyorsunuz. Zamana yalan söylenmez, diyecek kimseyi bırakmadınız çevrenizde. Aptallığın görkemli ülkesine vardınız sonunda. Gücünüzü zeka sanıyorsunuz, şiddetinizi ahlak, cehaletinizi büyüklük.

Ruhun çöküntüsü deselerdi, hiç düşünmeden, hüzün yitimi, derdim. Şarkı söylemiyorsunuz artık. Sesiniz titremiyor. Sevmenin ne hayali, ne hatırası kaldı. Dünyayı bir cezaya çevirdiniz. Ne serçeler uyandırıyor sizi, ne puhu kuşları örtüyor üstünüzü. Sözleriniz insansız, ağaçsız, rüzgârsız. Gölgeyi sevmiyorsunuz. Keder canınızı sıkıyor. Acıyı anlamak öfkelendiriyor sizi. Hayranlıkla nefretin çarmıhında bir taht kurdunuz kendinize. Keder nereden bulacak sizi! Kendinizden bir yüce kaledesiniz. Arada bir bulantı, tam şuranızda, hüzün değil ama; arada bir boğuntu duygusu, topuklarınızdan boğazınıza, hüzün değil ama; arada bir yürek çöküntüsü, arzudan pişmanlığa, hüzün değil ama... Siz, yalnızlığınızı da, kalabalığınızı da yitirdiniz, hüzün ne ki. Birisinin gözlerinin içine azıcık bakacak bir masalınız olsa, belki kanatlı bir kederle tanrıya ulaşacaksınız. Birisinin parmaklarının ucundan saygıyla öpseniz, avuçlarının içinde bir soluk alsanız, gamzelerinde boğulsanız, güzellik hepimizi dünya yüzüne çıkaracak. Ayrılık bile güzelleşecek. Arada bir gökyüzüne dokunsanız, toprağı sevseniz, köpekleri kucaklasanız, yıldızları yatağınıza doldursanız, otları öpseniz, çocuklarla konuşsanız, geceyi dinleseniz, fotoğraflarınızı güneşe serseniz...

Ama siz hüznü sevmiyordunuz değil mi? Nasıl yapacaksınız bunları...

-Şükrü Erbaş - Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya


06/01/2024

Özgürlüğe Giden Tutsaklar Gibi…


02/09/2023


30/08/2023

Birkez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek hiçbir şeyi yoktur artık. Ve bir kez içindeki insanı anlayan kişi, yeryüzündeki tüm insanları anlar.


13/07/2023

Gerçek

Gerçeklik nedir? Varsayalım ki şu ana kadar bir rüyadaydık. Güneşli bir sabah kuşların cıvıltıları eşliğinde gözlerimizi açtık. Şu ana kadar tüm yaşadıklarımız, gördüklerimiz, duyduklarımız ve hissettiklerimiz arasında en gerçek olanı neydi? Uyandığımızda artık uyumadan önceki biz olmadığımızı düşündüren şeyler neler? İşte o bizi biz yapan şeyler... Asıl gerçek onlan şeyler onlar. Rüyadan uyansak da halen hissedebildiğimiz acılarımız; belki de bu yerdeki bizi biz yapan en gerçek şeyler.

Peki, acının kaynağı nedir? Arzularımızla irademiz arasındaki gerilimdir. Yani, tutkularımız karşısındaki çaresizliğimiz; hissettiğimiz aşk. Ve arzularımız karşısında irademizle duruşlarımız; yani erdemlerimiz. Bunlar da acılarımız kadar gerçek şeyler.


04/06/2023

Son Gün

Bütün insanlar gününü bilmedikleri bir idama mahkumdurlar.


09/05/2023

Karamazov KardeÅŸler

Cehennem nedir diye düşünürüm. Şu hükme varırım; sevmenin artık imkansız olduğuna dair çekilen acıdır.


14/04/2023

Çocuklar

Bugün camide cıvıl cıvıl çocuklar gördüm. Birbirleriyle oynaşan, gülüşen, yaşamak enerjisiyle dolup taşan çocuklar. Bir şilep sızdı gözlerimden. Hepsine sarılmak istedim. Hep böyle kalsınlar, bu hayatta hiç kırılmasınlar istedim; hayatım, hazan yaprakları gibi gözümün önünde sararırken...


07/04/2023

Savaş & Barış

"Her ÅŸeyi anlamak, herkesi affetmek demektir."


14/02/2023

Cehalet

Şiddeti hep ahlak sandık. İçimizde birikmiş kin ve nefreti bizden güçsüzlerin üzerine kusarken helal sandık. Suçluları değil, muhalifleri yargıladık. Haklıların değil, güçlülerin yanında olduk. Güç sandığımız şey, cehaletti. Zeka sandığımız şey, sapkınlık.


03/01/2023

Yeraltından Notlar

-Umutsuzluk en yakıcı zevktir, özellikle de içinde bulunduğun durumun çaresizliğini açıkça kavramışsan.

-Küçülmekten bile zevk almaya kalkışan bir adamın, biraz olsun öz saygısı kalır mı? Bunu usanç veren bir pişmanlığın etkisinde söylemiyorum.Anlayışlı bir adam kendisine saygı duyabilir mi?

-İdrakin biricik kaynağı ıstıraptır. Başlangıçta idraki insanın baş belası saydığımı söyledim, ama insanın bunu sevdiğini, dünyadaki hiçbir hazza değişmeyeceğini de biliyorum.

-Niçin ben böyle arzularla yaratılmışım? Yoksa dünyaya gelişimin biricik sebebi, varlığımın sadece bir yalan olduğu neticesine varmak mıdır? Maksat sadece bu mu?

-Namuslu insanlar her zaman korkak ve köle ruhlu olmalıdır.

-Sevginin bulunmadığı yerde aklı da arama

-İnsana yalnız keder, acı batar da saadetimizi fark edemeyiz. Halbuki hakkıyla bakınca dünya nimetlerinden hepimizin nasibi olduğunu görürüz.

-Bir de kavgadan sonra barışmak, sevgiliden özür dilemek ya da onu affetmek ne doyulmaz zevktir! Bunun verdiği saadet ve zevkle genç çift kendilerini yeni tanışmış, aşkları yeni başlamış, henüz evlenmiş gibi hisseder

-Şu temiz kalplerin romantikliğine lanet olsun! O kirlenmiş, hassas ruhlar’ın iğrençliği, ahmaklığı, darlığı yok mu!

-Hakaret en yakıcı, en azaplı duygu da olsa, bir arınmadır!

-Şimdi de kendi kendime şu lüzumsuz suali soruyorum: Kolay elde edilmiş bir saadet mi, yoksa insanı yücelten ıstırap mı daha iyidir?

-Öyle bir hale gelmişiz ki, gerçek "canlı hayat" bize adeta bir iş, bir ödev gibi görünüyor, onu kitaptan öğrenmeyi yeğliyoruz.

-İnsana en çok acı veren şey, söyledikleriyle söylemek istedikleri arasındaki uçurumdur.


23/12/2022

Sheakspear

Yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına? Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine, Sevgisinin kepaze edilmesine, Kanunların bu kadar yavaş, Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine, Kötülere kul olmasına iyi insanın, Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken? Kim ister bütün bunlara katlanmak, Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek, Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa, O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya, Ürkütmese yüreğini?

#sheakspear #hamlet #tiyatro

Yorum: Hayatın ve yaratılışın bir amacı ve gayesi olmasaydı o zaman yaşamanın ne önemi olurdu ki? Sadece haz almak için yaşıyorsak, çoğunlukla acı çekiyoruz. Bu yüzden çoğunlukla, yaşamak ölmekten daha hazin.Bu durumda insan neden korksun ki ölmekten? Bunca kötülüğün ve haksızlığın olduğu bir dünyada kim yaşamak ister? İnsanın içindeki yaşama sevinci bir şekilde galip geliyor ve insan ölmekten korkuyorsa demek ki hayatın ve tüm bu yaşanmışlıkların onun için bir anlamı ve gayesi vardır. Bu anlam ve gaye ise hayatın yaratılışının ve var oluşun anlam ve gayesine dalalet eder.


23/12/2022

Sokratesin Savunması

Seçtiğiniz komutanların gösterdiği her yerde her türlü ölüm korkusu karşısında duran ben, Tanrı tarafından sizi ve beni denemek için filozofluk göreviyle gönderildiğimde nasıl bundan korkup kaçarım?

Ey Atinalılar, size saygım vardır ancak ben size değil ancak Tanrıya eğilirim. Biliniz ki bu bana Tanrının buyruğudur.

Ey Atinalılar, size Tanrının vergisi olan beni esir ederek ona karşı günah işlemeyin dediğim zaman sizin sandığınız gibi kendimi değil yine sizi düşünüyorum. 

Yalnızca şunu iyi kavrayın, asıl sorun ölümden sakınmak değil haksızlıktan sakınmaktır. Çünkü kötülük ölümden daha hızlı koşar.

Birinin bilmediği bir şeyi bildiğini sanması cehaletin en utanç verici bir türü değil midir?

Pek çok güzel şey söylüyorlar ama söyledikleri şeylerin hiçbirinin anlamını bilmiyorlar.

Ayrılma saati geldi ve kendi yollarımıza gidiyoruz. Ben ölmeye, siz yaşamaya. Hangisinin daha iyi olduğunu yalnızca Tanrı bilir.

Sorgulanmayan hayat yaÅŸamaya deÄŸmez.

Yorum: Platonun hocası Sokrates  savunmasında Allah tan vahiy aldığını ve görevinin insanlara doğruyu buldurup kötülükten sakındırmak olduğunu söylüyor. O zaman ki devlet, mevcut Tanrıları  inkar edip gençleri yoldan çıkardığı gerekçesiyle Sokratesi ölüme mahkum ediyor. Tüm bunlar Sokratesin bir peygamber olduğunun çok güçlü savları aslında.

#SokratesinSavunması #Platon #felsefe


23/12/2022

Gönül

Sen "Bende gönül var." diyorsun. Diyorsun da, gönül arşın üzerinde olur. Halbuki sen, aşağılardasın. Aşağılarda bulunmadasın. Gönül sevgilinin bulunduğu yere gitmek için evini barkını bıraktı. Fakat bir de bakıp gördü ki, sevgilinin evi barkı meğer gönülmüş. Ümitsizlik diyarına gitme, ümitler var. Karanlığa varma, güneşler var. Yazı esnasında yazanı görmeyen, yazının kalemden olduğunu zanneder.

#mesnevi #MevlanaCelaleddinRumi #tasavvuf

Yorum:  Gönül, pusula hükmündeki öyle kıymetli bir hazinedir ki; insan yalnız onunla iyi, doğruyu ve güzeli bulabilir. Gönül, tıpkı bir altın gibidir. Altın gibi düzgün muhafaza edilmediğinde ve yanlış şekillerde kullanıldığında kararır. Nasıl ki altın karardığında değersizleşir, gönül de kararınca değersizleşir ve işlevini yerine getiremez. Yaptığımız kötülükler, işlediğimiz günahlar, ve gönlünüze doldurduğumuz tükenmek bilmeyen arzu ve heveslerimizin tüketmek sevgisi, aslında gönlümüzü karartır. Bu durumu Mevlana; "Gönül arşın üzerinde olur. Sen ise aşağılardasın." şeklinde betimliyor. Gönlü kararan insan; güzellikleri, doğru ve iyi olanı görememeye başlar. Bu güzellikleri göremeyen insan, karanlıkta kalır. Dünyanın debdebesinde ümitsizlik, endişe ve korku içine düşer. Insan bu şekilde ancak kendine zulmetmiş olur.  Oysa, "Ümitsizlik diyarına gitme, ümitler var. Karanlığa varma, güneşler var." değil midir? İnsan Rabbisinin sevgisini gönlünde tutabilmesi için kirlenmemiş, temiz bir gönüle sahip olmalıdır. Çünkü gönül, sevgilinin evi, barkındır. Allahın emir ve yasaklarına uymak bu sebeple önemlidir. Çünkü Allah, sadece iyiyi güzeli ve insan hangi fıtrat üzerine yaratılmışsa onu emreder. Çirkinliği, fenalık ve kötülüğü yasaklar. Gönlünü bu şekilde temiz ve parlak tutan insanlar yazı esnasında kalemi tutanı görür. Her yol, onu Rabbine götürür. Yaratılmışlarda Rabbini görür, onu anar ve ona olan sevgi ve mahcubiyeti sürekli artar. Allah bize öyle insanlardan olabilmeyi nasip etsin.
#mesnevi #MevlanaCelaleddinRumi #tasavvuf

Yorum:  Gönül, pusula hükmündeki öyle kıymetli bir hazinedir ki; insan yalnız onunla iyi, doğruyu ve güzeli bulabilir. Gönül, tıpkı bir altın gibidir. Altın gibi düzgün muhafaza edilmediğinde ve yanlış şekillerde kullanıldığında kararır. Nasıl ki altın karardığında değersizleşir, gönül de kararınca değersizleşir ve işlevini yerine getiremez. Yaptığımız kötülükler, işlediğimiz günahlar, ve gönlünüze doldurduğumuz tükenmek bilmeyen arzu ve heveslerimizin tüketmek sevgisi, aslında gönlümüzü karartır. Bu durumu Mevlana; "Gönül arşın üzerinde olur. Sen ise aşağılardasın." şeklinde betimliyor. Gönlü kararan insan; güzellikleri, doğru ve iyi olanı görememeye başlar. Bu güzellikleri göremeyen insan, karanlıkta kalır. Dünyanın debdebesinde ümitsizlik, endişe ve korku içine düşer. Insan bu şekilde ancak kendine zulmetmiş olur.  Oysa, "Ümitsizlik diyarına gitme, ümitler var. Karanlığa varma, güneşler var." değil midir? İnsan Rabbisinin sevgisini gönlünde tutabilmesi için kirlenmemiş, temiz bir gönüle sahip olmalıdır. Çünkü gönül, sevgilinin evi, barkındır. Allahın emir ve yasaklarına uymak bu sebeple önemlidir. Çünkü Allah, sadece iyiyi güzeli ve insan hangi fıtrat üzerine yaratılmışsa onu emreder. Çirkinliği, fenalık ve kötülüğü yasaklar. Gönlünü bu şekilde temiz ve parlak tutan insanlar yazı esnasında kalemi tutanı görür. Her yol, onu Rabbine götürür. Yaratılmışlarda Rabbini görür, onu anar ve ona olan sevgi ve mahcubiyeti sürekli artar. Allah bize öyle insanlardan olabilmeyi nasip etsin.


23/12/2022

Suç ve Ceza

"Her şey insanın içinde yaşadığı ortama, koşullara bağlıdır: Her şeyi belirleyen ortamdır, insansa bir hiçtir. "

Yorum: suç ve ceza, bir gencin işlediği iki cinayeti konu alan ve bence son derece felsefi yaklaşımlar içeren sürükleyici bir kitap. Kitaptaki ana karakter işlediği ilk cinayeti toplum yararına yaptığını düşünerek işler.  Fakat bu bir başka cinayeti işlemesine neden olur. Karakter mantıksal çıkarımlar yaparak doğru yaptığını düşünse de vicdanı onu rahat bırakmaz. Bana göre anlatılan olaylar insanın mantık ve düşünce kullanarak doğruyu bulamayacağını özetler. Çünkü mantık tamamen referansa tabidir. Boolean Algebra, sayısal elektronik ve  özellikle yapay zekanın gelişmesiyle yapay zekanın doğru olarak kabul edeceği etik olguların belirlenmesinin gerekmesi bir ara yazılım dünyasının gündemindeydi. Örneğin bilgisayar kontrolünde olan bir anahtarın açılmasıyla 2 kişi, açılmamasıyla 5 kişi öleceği bir durumda bilgisayar nasıl karar vermelidir? Hangi seçenek doğru olabilir? Sadece boolean algebra ve mantık, etik olguların, doğrunun belirlenebilmesinde yeterli olabilir mi? Aslında yukarıdaki söz, tam da bu noktaya değiniyor. Aslında insanın kurduğu mantık, sayısız ufak ortam ve durum değişkenine bağlıdır. Bu değişkenlerin herhangi birinin ufacık değişmesi, sonucu etkileyecektir. Bu ise sonucun her zaman doğruya çıkmayacağını gösterir. Bu durumda mantıkla doğruyu bulmak, samanlıkta iğne aramak gibidir.

#roman #dostoyevski #suçveceza


23/12/2022

Ben Sana Mecburum

"Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur, İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur, Tutsak, ustura ağzında yaşamaktan, Kimi zaman ellerini kırar tutkusu, Bir kaç hayat cıkarır yaşamasından, Hangi kapıyı çalsa kimi zaman, Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu. Ah seni bilmiyor kimseler, bilmiyor, Bir şilep sızıyor ıssız, ah ısısız gözlerimden."

Yorum: "Seven çoğu zaman rezilce korkar. Ayrılmaktan,  sevdiği insanın sevgisinin biteceğinden veya kendi sevgisinin biteceğinden korkar insan. Sevdiğini yarı yolda bırakmaktan korkar.  Çünkü öyle zorlanır ki bazen sevgisini hissetmeye, sevdiğinin isteklerini yerine getirmeye. Sanki bazen birisi boğazına bir ustura dayamış ve zorla sevdiriyor gibidir. Sanki sevmeye tutsaktır. Bir akşam üstü ansızın yorulur insan bundan. Ve sevdiğini özlediği kimi zaman da öyle bir tutkuyla sever ki,  ellerini sıktığında elleri kırılsa bile hissedemeyebilirmiş gibidir tutkusundan. Bu farklı duyguları ve farklı hayatları yaşayan da kendisidir. Sanki tek hayatında birden fazla hayat yaşıyor gibidir. Kimi zaman da başka birini sevemeyeceğini düşünür. Dertleşmek için başka kimin kapısını çalsa yine de yalnız hisseder kendisini. Çünkü sevdiği insan yanında değildir.  Ve insan mecbur hisseder kendisini sevdiğine. Hiç daha önce sevmeyen birisi, sevmenin aslında bir tutsaklık olduğunu bilse yine de sever mi? Neden insan dağı, taşı, toprağı ve denizi sever gibi sevemez aşık olduğu bir insanı? Neden ya aşık olup ya da ondan soğumak zorundadır insan? Niçin bu çelişik duyguların altında ezilmek zorundadır? Çünkü insan fanidir. Ama Allah'ın sıfatlarından almıştır bir damla. Bu tutku ve bu sevgi sevdiği insandaki ilahi sıfatlardan kaynaklanır. İnsan aslında aynadan yansıyan güneş ışığına bakıp aynaya aşık olur. Aslında o ışık aynadan değil, güneştendir. Ve arada bir aynadan o ışığı göremediğinde böyle çelişik duygulara kapılır. :(


23/12/2022

Devlet

"Demek ki, bir sürü güzel şeylere bakıp da yalın güzelliği görmeyen, onu görenin ardından gidemeyen, bir sürü doğru şeylere bakıp doğruluğun kendisini göremeyenlerin her şey üstüne sanıları vardır diyeceğiz, ama sanıların arkasındaki gerçeği bilmezler."

Yorum: Tek kelimeyle muhteşem bir söz. İnsan zaten gerçeği bilemez ama çoğu insan da doğru olarak gördüğü ya da yanlış olarak bildiği şeyler üzerine hiç düşünmüyor. Bu yüzden de konu hakkında derinlik kazanamıyor. Ve farklı düşünen insanları bu yüzden kolaylıkla yargılıyor veya kabullenemiyor. Bir konu hakkında ne kadar düşünürseniz o kadar derinlik kazanırsınız ve farklı yönlerini görürsünüz. Aklınıza gelebilecek her konu böyledir. Kendi inancımdan alıntı yaparsam pek çok ayette hiç "düşünmez misiniz" veya "çokları düşünmez." ya da "düsünesiniz diye" gibi bir çok söz görürsünüz. Burada aslında bir ayet kadar küçük bir cümleciğin içinde ne kadar çok gerçek ve doğruluk olduğunu bunu ancak üzerinde düşünerek ve kafa yorarak görebileceğinizi söylüyor. Aslında düşünmediğimiz sürece doğruları görseniz ya da görmeseniz de ardındaki bir çok şeyi göremezsiniz. Üzerinde çok düşünmediğiniz bir konu hakkında sadece sanrılarınız vardır. Derinliğiniz yoktur. İnançlarınız veya kısa düşünceleriniz her ne olursa olsun sadece  bir sanrı haline gelmiştir.

#felsefe #devlet #platon


02/12/2022

Yakarış

Sen ki bir çiçeğin hatrına baharı yarattın. Kırılmış kalbimin hatrına affet beni. Sözüm bana yetmiyor. Sen söz söylemezken de işittin beni. Hep acizim, en hakirim, bin taksirim. Kefil sensin, senin yanındadır her ihtiyacım. Kervan göçtü, dağlar başında kaldım. Devran döndü, güneşsiz kaldım. Güllerim soldu, hazana kaldım. Sana kalanlardan eyle beni. Yalnız senin şevkatine muhtacım. Yalnızlığıma terketme beni. Sen pak eylemezsen sular katrandır. Sen tahir eylersen çamur da aklanır. Yağmurlar rahmetine dokunarak ıslanır. Lutfeyle, rahmet ırmağında yıkayayım kalbimdeki kirleri.

Gökyüzü senin saltanat sarayının küçük bir kubbesi. Günahlarımı gufranının gölgesine bırakıyorum. Her zerre, senin kudret kaleminden dökülen birer kelime. Anlayabildiğim kadar huzurunda secde secde eğiliyorum. Yalnız sana kul eyle beni. Merhametine sığınıyorum, yoluna çevir kalbimi. Sana yol eyle benliğimi, hakkımdaki hükmünü kabul ediyorum. Adaletine güveniyorum. Dilersen bana layık olduğumu değil, layık gördüğünü vereceğini biliyorum. Sana layık bir kul olabilmeyi nasip eyle bana.


21/10/2022

Mona

Ve yalnızlık... Sigara külü kadar yalnızlık.


04/10/2022

Rüveyda

Kırmızı bir kurdela bağlayarak alnına,
duydun mu orkideye dua eden birini,
bu ısmarlama yüzler yok mu rüveyda,
bu yapmacık bebekler...
gözyaşı akıtırken gülenler yok mu,
beni kahrediyor geceler boyu.

söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını,
yeniden bir nil olup taşar mıyım çöllere,
kim giydirir başıma tacını nihayetin,
kim takar bileğime hürriyet künyesini,
karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle.


04/09/2022

Anlamaktan Yoruldum

Ah, kim kurtaracak beni var olmaktan?


30/08/2022

Gerçeğin Ağırlığı

"Gece bir hendeğe düşercesine,
Birden kucağına düştüm gerçeğin.
Sanki erdim çetin bilmecesine,
Hem geçmiş zamânın, hem geleceğin."


28/08/2022

Bizler

Özel günlerin, gezmelerin ve meşhur çay saatlerinin bir anlamı yok bizim gibiler için. Ne yana dönsek, kırık bir cam parçası gibi kımıldar yüreğimizdeki yalnızlık. Hayatımızdaki hiç bir ceza, yalnızlık kadar kırıcı değildi. Açık gök yüzü altında bir ömür boyu tutsaklıktır yalnızlık, kupkuru havada sırılsıklam ıslanmaktır.


28/08/2022

Özlem

Çünkü, çözülüyoruz. Çünkü, yaşamak; kurşun gibi ağırlaşmaya başlıyor omuzlarımızda. Soluduğumuz havanın tükenişini hissediyoruz ciğerlerimizde. Ruhumuzun feryatlarını duymaya başlıyoruz. İşte bu ömrümüzün günbatımına doğru, her şey hatta bir silah bile bir geçmişe özlem perdesine bürünüyor.


21/08/2022

AÄŸlayabilir miyim?

"Ağlayabilir miyim gönlüm müsadenle,
Şöyle katıla katıla şimşekli bir gökyüzü gibi?
Günaha giren tüm kirliliğim ile ağlayabilir miyim?
Öylesine ama ölesiye, bu can çıkana kadar bedenden!
Nefesimin nefesi kesilesiye, pembe güller mor menekşelere düşesiye, sol yanımın ateşi yükselesiye kadar.
Kendi omzumda kimseciklere yük olmadan ağlayabilir miyim?"


19/08/2022

Mesneviden

Ey sahiplerin sahibi, ey suretsiz heykeltraş. Bana ne resim çizdiğini sen bilirsin. Ben bilemem. Bazen taşım,bazen demir. Kimi zaman tüm ateşim. Aslımı ancak sen bilirsin.


19/08/2022

Sait Faik Abasıyanık

Kendi peşimi bile bıraktım...


Translate »