Doğamızın Karanlık Yüzü: Kötülük

Bazen asıl kötülüğün ne olduğunu düşünmeden edemiyorum. Kimin iyi, kimin kötü olduğunu neye göre belirliyoruz? Eğer istersem, gerçekten kötü biri olabilir miyim ? İnsanlar, kötü olmak için tercih mi yapıyorlar? Sanırım bazen, özellikle öfkeliyken kötü biri olmayı ciddi ciddi düşünüyorum. Fakat sonunda ne kötü biri olabiliyorum, ne de iyi kalabiliyorum. Belki de kötülük, bazen bir beceri işidir. Ve ben o kadar beceriksizim ki benim için kötülük, içimde sadece bir uhte olarak kalıyor. Zarar vermek, yıkmak ve parçalamak hayaliyle yanıp tutuştuğum zamanlar oluyor. Fakat tüm bu kötü duygular, zihnimde sadece tekrar tekrar yaşadığım bir senaryo olmanın ötesine geçemiyor. Gerçekten kötü olma fırsatını yakalamış olsam dahi, bunu becerebileceğim konusunda kendime zerre kadar güvenmiyorum. O zaman, ben iyi biri miyim diye soruyorum kendime. Beceriksiz miyim yoksa iyi biri miyim? Beceriksiz olmam beni iyi biri yapar mı? Sanırım hiç bir zaman bu sorulara mutlak bir cevap veremeyeceğim. Zaten, bunca belirsizlik arasında insan hangi konuda emin olabilir ki?

Her nedense aklıma küçükken ettiğim kavgalar geliyor. Elimize geçirdiğimiz her şeyle birbirimize acımasızca vurmalarımız. Daha dinlemeden ve anlamadan birbirimizi dışlamalarımız. Sadece bizim gibi olmadığı için insanları hakir görmelerimiz. O her şeyden habersiz, kendi küçük dünyamızdaki uçarı, kaçarı hallerimiz. Oradaki çocuk bana o kadar yabancı geliyor ki bana ne olduğunu anlamaya çalışmak tek gizemli uğraşım oluyor. Eğer gerçekten iyi biriysem bunları nasıl yapabildim? Yıllar geçtikçe kötülük konusunda nasıl bu kadar beceriksiz hale geldim? Beni kötülük yapmak konusunda bu kadar körelten şey ne?Bu sorulara cevap ararken bir arkadaşım kötülüğü, insanın kendisine ve çevresine zarar vermesi olarak tanımlamıştı. Fakat zararlı olan her şeyi kötü olarak tanımlarsak, hayvanlar ve çocuklar kötülük konusunda yarışabilir. Oysa biz her zaman çocukların masum olduğunu düşünürüz. Fakat gerçekte bir çocuk çevresine ve kendisine çok büyük zararlar verebilir. Ama verdiği bu zararı, niye verdiğini ve sonucunda ne olacağını tam olarak anlayamaz. Sadece bu sebepten dolayı o çocuğun verdiği zarara rağmen halen masum olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü eğer o çocuk yaptığı bu kötülüğü anlayabilseydi bu zararı verebilme cüretini kendinde bulamayacaktı. İşte belki de beni kötülük yapma konusunda bu kadar beceriksiz yapan da bu anlayışı zaman içinde kazanmış olmamdır.

Belki korkaklıktan, belki duygusallıktan , belki de çaresizlikten ama ne sebepten olursa olsun şu ana kadar tanıdığım hiç kimsenin kötü biri olmayı bilerek tercih ettiğini düşünmüyorum. Bir insan bilerek nasıl kötü biri olabilir? Fakat yaptıklarının gerçekten kötü şeyler olduğunun farkında olmamak ayrı. Sanırım, bu yüzden kötülük değimiz şeyin özünde yine bilmemek ya da anlamamak yatıyor. İnsan kötü olmayı tercih edemez. Fakat, anlamamayı ve cahil kalmayı tercih edebilir. Bu yüzden kötülük dediğimiz şey, cehaletten kaynaklanır. Her cehaletin özünde ise kibir vardır.Daha önceleri masumiyet dediğimiz şeyin özünün anlayamamak, idrak edememek olduğunu yazmıştım. Bu konudaki fikirlerimi halen doğru buluyorum. Hayvanlar bu sebeple ne kadar zarar verirlerse versinler masumdurlar ve kötü olamazlar. Çünkü onlar bu dünyadaki biyolojik sistemin bir parçası olarak hayatlarını yalnızca biyolojik dürtüleriyle devam ettiriyorlar. Onlar için düşünme, sorgulama veya anlama gibi bir seçenek mevcut değil. Tek başlarına bir erdem bilincine ve anlayışa sahip değiller. Bu yüzden, bir matematik denklemindeki bir sayı olmaktan ileriye gidemezler.

Fakat insan öyle değildir. İnsan her halikarda anlamaya mecburdur. Er ya da geç akıbetimizi anlayacağız. İşte bizi, bana göre iyi de yapan, kötü de yapan yalnızca bu özelliğimizdir.Bu yaşıma kadar pek çok kötü insanı tanıdığımı düşünüyorum. Bu tanıdığım kötü insanların ortak tek bir özelliği vardı. O da kötülük yaptıklarını kabul etmemeleri, yani bazı şeyleri anlamayı tercih etmemeleriydi. Bu yüzden yaptıkları kötülüklerin farkında bile değildiler. Fakat, galiba arada bir bazı şeyleri farkediyor gibi oluyorlardı. Böyle zamanlarda anlamaktan ve yüzleşmekten belki korktukları belki de bundan nefret ettikleri için hemen kafalarını dağıtıp düşünmekten uzaklaşıyorlardı. Bana göre kötülüğün en saf hali budur. İnsanı bu evrendeki en kötü varlık yapan tek şey, anlamayı tercih etmemesidir. Aynı şekilde bu kadar iyi yapan da anlamayı tercih etmesidir. İnsan, bir şeyleri tam olarak bilemediği veya anlamadığında giriştiği eylemlerinde çok cüretkardır. Bu yüzden çoğunlukla kötülük de yapsa, kötülük yaptığının farkında olmaz. Çünkü kanaatimce insan, özünde kötülük yapmak isteyen, bile bile kötülük yapan ve onun için yaratılmış bir varlık değildir.

Diyeceksiniz ki, anlamayı tercih etsek de herkesin anladığı şey farklıdır. Evet, bu konuda haklılık payınız var. Herkes aynı şeyleri anlamayabilir. Fakat bana göre esas olan, insanın ne anladığından ziyade anlamayı tercih edip etmemesi veya anlama konusunda gösterdiği çabadır. Çünkü anlayış, temelde empati yapabilme, eşya veya diğer canlılarla bağ kurabilme yeteneğinden ileri geliyor. İnsan bunu yapabiliyorsa, yani kendisi ile diğer canlıları özdeşleştirebiliyorsa, muhakkak adına vicdan dediğimiz ve herkesle paylaşabildiği ortak doğru ve yanlış yargılar bulabilir. Bu sebeple bir çok şeyi farklı anlasak da bence herkes bazı şeyleri aynı anlar.

Aslında burada sorulabilecek en önemli sorulardan bir diğeri, bazı insanların niçin anlamayı seçmek istemediğidir. Bana göre bu sorunun cevabı, kibirdir. Bazı şeyleri anlamak, üzerine düşünmek istemeyiz, çünkü onu hakir görürüz. Kendi kurduğu karanlıklar sarayında, önyargı tahtına oturmuş bir insan, anlayıp öğrenmeye kafa patlatacak kadar ezik midir? Onlara göre anlamak, küçük insanların işidir. Ve onların kibirleri onlardan başka her şeyi o kadar küçültmüştür ki, ne anlamaya çalışmak ne de anlamış insanları dinlemek, onlara yaraşır. Yani kötülük, insanın anlamayı tercih etmemesiyse, anlayışsızlık ise kibirin ta kendisidir. Sanırım bu yüzden, yer yüzündeki en büyük kötülük insandaki kibirdir.

Yusuf

Yusuf

Bir Mühendis.

Önerilen makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Translate »