Allahtan Ümit Kesilmez

Umut etmek ile inanmak arasında çok ciddi bir yakınlık vardır. İnsanın umudunu yitirmesi, aslında inancını yitirmesi demektir. Bu yüzden “Allahtan ümit kesilmez.” deriz. Fakat bana kalırsa, bu deyimi yanlış yerlerde, dünyevi inançlarımıza yönelik kullanırız.

Bu hayatta, gerçekleştiremediğimiz her hayal ve ulaşamadığımız her arzu bizim için bir nevi mahkumiyettir. Bu yüzden gerçekleşmeyen arzularımız arttıkça, mahkumiyetimiz de artar. Ve arzularına mahkum olmuş her insan, hayal insanıdır. Umut etmek onun için su ve yemek gibi bir ihtiyaçtır. Onun rüyaları sadece umutları var olduğu sürece var olabilir. Bir şeylerin yolunda gideceğine inanır. Umudu, bu inancından kaynaklanır. Fakat bir şeyler ters gittiğinde ve gördüğü rüyadan çok farklı şeylerle karşılaştığında önce umudunu sonra inancını yitirir, sonra da rüyasından uyanır.

Hayat bize her zaman bilinmezlik ve maceralarla dolu seçenekler sunar. Bu seçenekler nasıl ki tek çeşit değilse, bu seçenekler doğrultusunda verdiğimiz kararların dayandığı inançlarımız da tek çeşit değildir. Evet tüm müslümanlar olarak, ortak bazı prensipleri kabul ediyor ve tek bir Allaha inanıyor olabiliriz. Fakat, hem Allahın varlığına inanıyor hem de örneğin, milli değerlere inanıyor olabiliriz. Yani aslında insanın hayatında tek bir inancı yoktur. Birbiri ile çelişmeyen bir çok farklı inancı olabilir. Kim olursak olalım ve ne düşünürsek düşünelim muhakkak bir şeylere inanırız. İnsan, kesin bilgiden çoğu zaman mahrumdur. Bu mahrumiyet, çoğunlukla bir inanca dönüşür.

Evet, belki yanılıyorumdur ama bana kalırsa, insanın çoğunlukla birden fazla inancı vardır ve ben bunları iki şekilde değerlendiririm. Bu dünyada arzularımızın mahkumiyetinde kurduğumuz hayaller çoğu zaman bizim için güzel amaçlara, bu amaçlar, inançlara dönüşür. Hayallerimize dair umut beslememizin sebebi onlara inanmamızdır. Bazen güzel bir yüze, bazen güzel bir söze bazen güzel bir güne, bazen de bize öğretilmiş ve kalıplaşmış bilgilere inanırız. Fakat bu tür inançlar, tamamen hayalperestlikten, kesin bilgiden mahrum olmaktan ve belki bağnazlıktan kaynaklı inançlardır. Bilgilerimiz arttıkça ve geleceğe yaklaştıkça bunlara dair umutlarımızı yitirerek inançsızlaşabiliriz. Öyle ya da böyle, bu inançlar, gerçeğe ulaştığımızda eninde sonunda biter.

Bir de Allah inancı vardır. Bu inancın tabanını biraz önce bahsettiğim gibi bir hayal, arzu veya ön kabul oluşturmaz. Allah inancı, hayali değil, vicdani bir temele sahiptir. O temel, sanki insanın kalbini ağırlaştıran ve sanki daha önceden oraya konulmuş bir yüktür. Bu vicdani yükü her insan hayatının muhakkak bir evresinde hisseder. Fakat bazısı onu kalbinin derinliklerine bir yere gömmeyi ve unutmayı tercih eder. Hatta ondan hoşlanmaz. Bazıları bu yükü, içinde bulunduğu kendi dininin ritüellerini yerine getirerek hafifletir. Ve hafiflediğinde, diğer umut ve inançlarıyla oyalanır. Bazıları ise bu yükten duydukları ıstırap ile bir arayış içine girer. Bana kalırsa insan, sadece bu arayış ile hakiki manada bir Allah inancına ulaşabilir. Allah inancı, diğer inançlar gibi bilgisizlikten kaynaklanmaz. Bu sebeple ulaşılması gereken bir erdemdir. Bir şeyi biliyor veya daha önceden okumuş olmak ile gerçekle bizzat yüzleşmek, birbirinden çok farklı etkilere sahiptir. Bu yüzden Allah inancı, sadece okuyarak, bilerek veya anlatılarak edinilemez. Ona inanç dememizin sebebi hayali olması değil, mevcut insani iletişim normlarıyla insanlar arasında aktarılamamasındandır. Böyle bir inanca, temiz bir kalple görerek, yaşayarak ve tecrübe ederek ulaşabilir.

Aynı şekilde çoğunlukla inancı alışanlıklarla karıştırmamızın sebebi de bu birbirinden farklı inançlarımızı ayırt edemememiz ve bir arayış içine girmememizden kaynaklanır. Hatta bu yüzden toplumların bazı gelenekleri, inançları haline dönüşür. Değerler ve inançlar birbirine karışabilir. Örneğin başımıza kötü bir olay geldiğinde bu kötü durumun iyi, olacağına inanarak “Allahtan ümit kesilmez.” deriz. Fakat bence, çoğunlukla bu sözü, Allahın varlığına duyduğumuz derin inançtan dolayı değil, hayal ettiğimiz güzel günlere kavuşacağımıza duyduğumuz inançtan dolayı söyleriz. Çünkü, ümit ettiğimiz şey bir şekilde hayalimizdeki o günlere kavuşacağımızdır. Halbuki, öyle günlere ulaşmamızın bir garantisi yoktur. Belki bir gün o günlere erişemeyeceğimizi de açık bir şekilde anlarız. İşte o an, Allah inancı ile güzel günlere olan inancımızı birbirine karıştırmışsak, o günlere olan inancımızı kaybettiğimiz için artık Allahtan da ümidi kesmiş oluruz. Bu ise bizi kolaylıkla Allah’ı inkar edebilecek biri yapar. İste bu yüzden bana göre hayal ettiğimiz günlere olan ümidi kesmek ile Allahtan ümidi kesmek aynı şeyler değildir ve olmamalıdır.

Bana göre, Allahtan ümit kesmemek; bir şekilde hayal ettiğimiz gibi mükafatlandırılacağımıza ya da beklentimizin karşılanacağına inanmaktan değil, Allah’ın varlığına inanmaktan ve o varlığı kalbimizde hissetmekten ileri gelir. Allah’ın varlığını hissetmek, sevgisini hissetmek demektir. Böyle birisinin tek ümidi, mükafatlandırılmak değil, sadece onun sevgisini ve rızasını muhafaza etmektir. Bu yüzden kamil insan, her şeyi hoş görür. Çünkü o, Allahın varlığına teslim olmuştur. Gerçek bir inanç sahibi, bu inancı dünyevi ve uhrevi başka hiç bir arzu veya beklentiye alet edemez. Çünkü onun için diğer tüm dünyevi inançlar ve arzular Allahın sevgisi yanında manasız ve küçüktür.

İnsan hayal kırıklıkları yaşayabilir. Hayal ettiği günlere olan ümidini yitirebilir. Fakat tüm bunlar, Allah inancını azaltamaz. Bu yüzden gerçek bir inanan, Allahtan ümidini asla kesemez. Bunlarla beraber bence, inanan bir insan için ümitsizlikler, hayal kırıklıkları, mutsuzluklar, ıstıraplar, manevi acılar; illa güzel günler göreceğine dair yeni inançlar doğurmaz. Çileler, inanan bir insan için sadece anlaşılması gereken öğretilerdir. İşte bu inanç kuvvetlendikçe, arzulardan kaynaklanan mahkumiyet azalmaya ve insan özgürleşmeye başlar. İnsan özgürleştikçe dünyevi diğer inançları, dolayısı ile bağnazlığı azalır. Bağnazlığı azaldıkça, bilgeleşir ve bilgeleştikçe kalbinde geriye sadece Allah inancı kalır.

Yusuf

Yusuf

Bir Mühendis.

Önerilen makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Translate »